A
B C D
E F G
H I J
K L M
N O P R S
T U V Y
Z
- A
- Açık oturum: Panel
discussion.
- Acıklama:
Statement. Explanation.
- Adalet Bakanlığı:
Department of Justice.
- Adamak: To dedicate.
- Âdet: Custom.
- Adını lekeleme:
Defamation (libel, slander).
- Adli: Judicial.
- Ahlak Yasası: Code of
Ethics.
- Aktivişt:
Activist. Eylemci.
- Aleyh: Against. Opposed
to.
- Aleyhtar: Opponent.
- Algı: Perception.
- Algılamak: To perceive.
- Amaç: Goal. Aim. Purpose.
- Amerika Birleşik Devletleri:
United States of America.
- Anavatan: Motherland.
Ancestral homeland.
- Anayasa: Constitution.
- Anket: Poll. Survey.
Questionnaire.
- Anlaşma: Agreement.
- Anlaşmazlık:
Disagreement.
- Anlayış: Understanding.
- Arabulucu:
Negotiator. Mediator.
- Araç:
Tool. Method. Means. Resource.
- Araştırma: Research.
- Argüman: A cause, or case
that is being defended. Argument.
- Asılsız: Unfounded.
Unproven. Unsubstantial.
- Asimilasyon:
Assimilation.
- Avam Kamarası: House of
Commons.
- Avrupa Birliği (AB):
European Union (EU).
- Avrupa Komisyonu:
European Commission.
- Avrupa Parlamentosu:
European Parliament.
- Avukat: Lawyer.
- Aykırı: Contrary. In
violation.
- Ayrımcılık:
Discrimination.
- Azim: Determination.
- Azınlıklar: Minorities.
- Azınlık lideri: Minority
Leader in the House of Representatives.
- B
- Bağımsız:
Independent. Autonomous.
- Bağışcı: Donator.
Contributor.
- Bağıslamak: To donate.
- Bahane: Excuse. Pretext
-
Bakanlar:
ABD bakanlıklarının başında bulunan bakanlar.
Örnek, Secretary of Defence.
- Bakanlar kurulu:
Cabinet.
- Bakanlıklar: "Department
of ..."
- Barış süreci:
Peace process.
- Basın bülteni (basın duyurusu):
Press release.
- Basın dosyası: Press kit.
- Basın toplantısı:
Press conference.
- Baskı:
Pressure.
- Baskı grubu:
Pressure group.
- Basmakalıp:
Stereotype.
Başkan yardımcısı:
Vice-President.
Başkent:
Capital.
Batılı reformlar:
Westernization, reforms.
Belediye: Municipality.
Belediye encümen üyesi:
Councilman.
Belge: Document.
Belgeleme: Documentation.
Beyan: Declaration.
Statement. Announcement.
Beyaz Saray: White House.
Beyin yıkama:
Brainwashing.
Bilgi: Information.
Knowledge.
Bilgi vermek: To inform.
Bilimsel çalışma:
Scientific work.
Birey: Individual.
Bireysel lobiciler:
Individual lobbyists.
Birleşmiş Milletler:
United Nations.
Birlik: Unity.
Birlikte yaşamak (bir arada
var olmak): Co-exist.
Bölge:
Region.
Bölücülük: Separatism.
Bürokratik formaliteler:
Bureaucracy. Red tape.
Bütünleşme: Integration.
Büyükelçi: Ambassador.
Büyükelçilik: Embassy.
Bütçe: Budget.
- C
- Caydırıcı: Deterrent.
- Cumhuriyetci:
Republican.
-
Çarpıtmak:
To distort.
- Çelişki: Contradiction.
- Çevirmen: Translator.
- Çevre sorunları:
Environmental problems.
- Çevreleme politikası:
Containment.
- Çifte standart: Double
standard.
- Cifte vatandaşlık: Dual
citizenship.
- Çıkar: Self-interest.
Benefit, or advantage to oneself.
- Çıkar grubu: Interest
group. Lobby.
- Çıkarcı: Self-seeking.
Self-seeker. Self-interested.
- Çoğunluk: Majority.
- Çoğunluk lideri: Majority
Leader in the House of Representatives.
- Çok kutuplu sistem/dünya:
Multipolar system/world.
- Çok taraflı kuvvet:
Multilateral force.
- Çok uluslu şirket:
Multinational company.
- Cumhuriyetciler:
Republicans.
- E
- Egemenlik: Sovereignty.
- Eğilim: Trend.
- Elçilik: Embassy.
- Engel: Obstacle.
- Engellemek: To block,
obstruct, prevent, hinder, impede.
- Entegrasyon: Integration.
- Eşitlik: Equality.
- Etik: Ethics.
- Etki: Influence.
- Etki alanları: Spheres of
influence. Areas of influence.
- Etki grupları: Pressure
groups. Lobbies.
- Etkilemek: To influence.
- Etnik asıllı: Ethnic
origins. Örnek, İtalyan asıllı ABD vatandaşı.
- Etnik baskı grupları:
Ethnic pressure groups.
- Etnik lobiler: Ethnic
lobbies (special
interest groups).
- Etnik toplumlar: Ethnic
communities.
- Evrensel: Universal.
- Eyalet: State
(Her eyaletden 2 senatör vardır. Milletvekilleri eyalet nüfusuna göredir).
- Eylem: Action. Operation.
- F
- Faaliyetler: Activities.
- Fırsatçı:
Opportunist.
- Fon:
Funding.
- Fon sağlamak:
Fund-raising.
- G
- Gayret: Effort.
- Gayriresmi: Unofficial.
Informal.
- Gazeteci: Journalist.
Reporter.
- Gazetecilik: Journalism.
- Geçiş dönemi: Transition
period.
- Gelenek: Tradition.
- Gelişme: Development.
- Gerçekçi:
Realist.
- Gerçekçi politika:
Realpolitik.
- Gerçekçilik: Realism.
- Gerçekleri çarpıtmak: To
distort the facts.
- Global sivil toplum:
Global
civil society.
- Globalleşme:
Globalization.
- Göçmen: Immigrant.
Migrant. Emigrant.
- Gönullü kişi: Volunteer.
- Gönüllü olmak:
Voluntary.
- Görevli:
An official, or employee.
- Görüş: Opinion. View.
- Görüşmeler: Negotiations.
Talks. Meetings.
- Gözlemci (takipçi/izleyici):
Watchdog. Observer.
(Kamu
çıkarlarını koruyanlar).
- Güç: Power.
- Güç dengesi: Balance of
power.
- Güç vermek:
Empowerment.
- Güçlü: Powerful.
- Güncel gelişmeler:
Current affairs.
- Gündem: Agenda.
- Gümrük birliği: Customs
Union.
- Güvenilir: Trustworthy.
Credible.
- Güvenilirlik:
Credibility.
- Güvenlik: Security.
- H
- Haber: News. Information.
- Haberalma: Intelligence.
- Haçlı zihniyeti: Crusade
mentality.
- Hakaret: Defamation.
Slander. Libel.
- Halk (taban/sokaktaki kişiler):
Grassroots.
(Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime
katılmadan etkili olan kitle).
- Halk (kamu)diplomasisi:
Public diplomacy. Public affairs.
- Halka dayalı lobicilik:
Grassroots lobbying.
- Halka hitap etmek:
Public speaking.
- Halkla ilişkiler: Public
relations (PR).
- Haklı savaş: Just war.
- Harcama: Expense.
- Hareket: Movement.
Action.
- Harekete geçmek:
Mobilization. To take action.
- Hayırseverlik (hayırsever):
Charitable.
Philantrophic.
- Hedef: Target. Goal.
Purpose. Objective.
- Hegemonya: Hegemony.
- Heyet: Delegation.
- Hibe: Grant.
- Hızlı intikal kuvveti:
Rapid deployment force.
- Hoşgörü: Tolerence.
- Hoşgörüsüzlük:
Intolerance. Intolerant
- Hükümet: Government.
- Hukuk müşaviri: Legal
advisor.
- I
- Irk: Race.
- Irk ayrımı: Racial
discrimination. Racial segregation.
- Irkcılık: Racism.
- İç politika: Internal
affairs. Domestic Affairs.
- İç savaş: Civil war.
- İddia: Allegation.
- İddia etmek: To claim. To
allege.
- İdeoloji: Ideology.
- İdeolojik: Ideological.
- İftira: Defamation.
Slander. Libel.
- İhracat: Export.
- İhtiyaçlar:
Requirements. Needs.
- İkna: Persuasion.
- İkna etmek: To persuade.
To convince.
- İlgi çekmek: To attract
attention.
- İlişkiler: Relations.
- İkili ilişkiler:
Bilateral relations.
- İkiyüzlülük: Hypocrisy.
- İktidar: Power.
- İktidar partisi: Ruling
party.
- İl (vilayet):
Province.
- İletişim:
Communications.
- İmaj: Image.
- İmaj yaratmak: Image
making.
- İmkân: Possibility.
Opportunity.
- İmza kampanyası:
Petition.
- İnanılır: Truthful.
- İnisiyatif:
Initiative.
- İnkar edilemez:
Undeniable.
- İnsan hakları: Human
rights.
- İnsan kaçakçılığı: Human
trafficking.
- İstismar: Exploitation.
- İşbirliği ve dayanışma:
Cooperation and solidarity.
- İşbirliği yapmak: To
cooperate.
- İthalat: Import.
- İttifak: Alliance.
- İyi niyet: Good will.
-
J
- Jeopolitik: Geopolitics.
- Jeostrateji: Geostrategy.
- K
- Kabine: Cabinet.
- Kaçak göçmenler: Illegal
immigrants.
- Kampanya: Campaign.
- Kamu: Public.
- Kamu çıkarı:
The public interest.
- Kamu çıkarlarını koruyan
grupları: Public-interest groups.
- Kamu diplomasisi:
Public diplomacy.
- Kamu hakları: Civil
rights.
- Kamu hizmetleri: Public
services.
- Kamu politikası:
Public policy.
- Kamu yararı: Public
interest. Common interest. Public good.
- Kamuoyu: Public opinion.
- Kamusal alan: Public
sphere.
- Kanıt: Evidence.
- Kanun teklifi: Proposed
law. Bill.
- Kanunlaşma: To pass a
bill.
- Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluş:
Non-profit organization.
- Karalama: Defamation.
Slander. Libel. Smear. Mudslinging. Malicious slurs.
- Karalama kampanyası:
Defamatory campaign. Smear campaign.
- Karalama karşıtı:
Anti-defamation.
- Kararlılık:
Determination.
- Karasular: Territorial
waters.
- Karışmak: To interfere.
- Karışmamak:
Non-intervention.
- Karıştırıcı: Agitator.
- Karıştırmak: To confuse.
Mix-up.
- Karşı çıkmak: To oppose.
- Karşılıklı bağımlılık:
Interdependence.
- Karşılıklı güven: Mutual
trust.
- Katılmak: To join. To
participate.
- Katkı: Contribution.
Support.
- Katkıda bulunmak: To
contribute.
- Kaynak: Source. Resource.
- Kaynaklar: Resources.
- Kimlik: Identity.
- Kitle hareketi: Mass
action (of people,
grassroots).
- Kitle iletişimi (kitle iletişim araçları): Mass
media.
- Kitleler: The masses.
- Kısa vadeli: Short-term.
- Koalisyon lobiciliği:
Coalition building.
- Kolektif:
Collective.
- Komiteler (ABD):
Committees. Daimi Komiteler; Standing
Committees. Geçici Komiteler; Select
Committees. Birlesik Komiteler; Joint
Committees.
- Komite oturumları/görüşmeleri:
Hearings.
- Kongre (ABD yasama organı): Congress.
- Kongre üyeleri (kanun yapıcılar):
Members of Congress. Lawmakers. Senators.
Congressman. Congresswoman. Representative.
- Konsensus:
Consensus.
- Konsolosluk:
Consulate. Consulate General.
- Konu:
Subject. Issue. Topic.
- Koordinasyon:
Coordination.
- Koşullar:
Conditions.
Terms. Provisions. Stipulations.
- Kota: Quota.
- Köktendincilik:
Fundamentalism. Extremism.
- Körfez Savaşı:
Gulf War, 1991.
- Kriter: Criterion.
- Kulis faaliyetleri:
Lobbying.
- Kuruluş:
Organization. Institution. Establishment.
- Kuşkulu:
Questionable.
- Kültürel:
Cultural.
- Kültürel miras:
Cultural heritage.
- Küresel sivil toplum:
Global civil society.
- Küreselleşme:
Globalization.
- L
- Laiklik: Secularism.
- Lekeleme: Defamation.
Slander. Libel.
- Lekeleme Karşıtı:
Anti-defamation.
- Leyhine: In favour of.
- Lobi:
Lobby. Kulis faaliyeti. Kulis yapmak. Çıkar grubu. Lobi
faaliyetleri ve teknikleri: Kongre üyesi veya yardımcısıyla görüşmek,
komitelerde rol almak, mektup göndermek (Kongre üyelerine mektup
bombardımanı), kitle iletişim araçlarına yazmak veya özel ziyaret, reklam,
toplantılar düzenlemek, kampanyalar, kolektif lobicilik, halkla ilişkiler,
ve kamuoyunu etkilemek ve destek almak için
grassroots (mahalli düzeyde halkın lobi faaliyetlerine katılması).
Ayrıca, dikkat çekmek için yürüyüşler duzenlemek, üniversite, dernek,
think-tank, vb. yerlerde konferanslar vermek, panellere katılmak...
- Lobici: Lobbyist. Kulis yapanlar. Lobi yapan bir kişi, grup, veya firma.
Lobi yapan gruplar/kişiler: Avukatlar, lobi firmaları, eski
milletvekilleri, koalisyon grupları, halkla ilişkiler (PR) firmalar, etnik
gruplar, yabancı ticari faaliyetler, yabancı ülke tescilli lobiciler,
danışmanlık hizmetleri, bireysel lobiciler, reklam ajansları, haberleşme
servisleri, çeşitli konularla ilgili olan gruplar, veya bunların bir
karışımı. Komite ve Kongre üyeleri için kısa belgeler, notlar, yasal
analizler ve tasarılar hazırlarlar, kolay bulunmayan istatistik bilgiler
sağlarlar, komite toplantılarında konuşarak, konuya aydınlık getirirler;
çünkü konularında komite üyelerinden daha bilgilidirler.(1)
- Lobicilik:
Lobbying. Çok çeşitli çıkar grupları
tarafından yapılan, hükümet kararlarını etkilemeye amaçlanan
faaliyetlerdir.
- Lordlar Kamarası:
House of Lords.
- M
- Maddi destek/yardım:
Financial aid,
contribution, support.
- Masraflar: Expenditures.
- Meclis üyesi: Lawmaker.
Legislator. Member of Parliament.
- Medya: Media.
- Medya savunuculuğu / medyada
savunuculuk (medyanın
konu
tutması): Media advocacy. Issue advocacy.
- Menfaat: Interest.
Benefit. Advantage. Self-interest.
- Menfaatcı: Self-seeker.
Self-interested.
- Mesele: Problem.
Question. Matter. Issue.
- Millî çıkar/menfaat:
National interest.
- Milliyetçilik:
Nationalism.
- Modernizasyon:
Moderization.
- Motivasyon:
Motivation.
- Müdahale: Intervention.
- Müdahale etmeme:
Non-intervention.
- Müdahalecilik:
Interventionism.
- Mülteci: Refugee.
- Müşterek menfaatlar:
Common interests.
- Müşteri:
Client.
- Müttefik: Ally.
- Müzakere: Negotiation.
Discussion. Talks.
- N
- Nefret:
Hate.
- Nüfus sayımı: Census.
-
Nüfuz: Influence. Power.
- Nüfuz ticareti yapmak:
Influence peddling.
- Nüfuzsuz: Someone
who has no influence. A person whose words carry no weight.
- O
- Onaylamak: Ratify.
- Olay: Event.
- Ortak çıkarlar:
Common interests.
- Ortak değerler: Common
values.
- Ortak fayda: Public
interest. Common interest. Public good.
- Oy: Vote. Ballot.
- Oybirliği: Unanimity.
- Oylama: Voting.
- Önyargı: Prejudice.
- Önyargılı davranmak.
To be biased. Opinionated.
Subjective. Nonobjective.
- Özel çıkar grupları:
Special interest groups. Lobbies.
- Özelleştirme:
Privatization.
- Özerk:
Autonomous.
- Özgürlük: Freedom.
- P
- PAC (ABD’de seçim için
etkin bir faaliyet komitesi): Political Action
Committee.
- Para: Money.
- Para toplamak/fon sağlamak:
Fund-raising.
- Paradigma:
Paradigm.
- Parlamenter:
Parliamentarian. MEP.
- Parlamento: Parliament.
- Pazar: Market.
- Pazar araştırması:
Marketing research.
- Pazarlama: Marketing.
- Piyasa: Market.
- Politik parti:
Political party.
- Proaktif:
Proactive.
- Promosyon:
Promotion.
- Propaganda: Propaganda.
- Psikolojik operasyon:
Psychological operations. Psy-ops.
- Psikolojik savaş:
Psychological warfare.
- R
-
Reaktif (tepkisel): Reactive.
- Rekabet: Competition.
- Reklam: Advertisement.
- Reklam ajansı:
Advertising agency.
- Reklamcılık: Advertising.
- Resmi: Official.
- S
- Sanayi: Industry.
- Sandık çıkış anketleri:
Exit polls.
- Savunma grubu/lobisi:
Advocacy group.
- Savunuculuk: Advocacy.
Defense.
- Savunucu: Advocate.
- Senato: Senate. (ABD Senatosunda 100 senatör bulunmaktadır).
- Savunma Bakanlığı (ABD):
Department of Defense.
- Seçim:
Election.
- Seçim bölgesi:
Home-district. Constituency.
- Seçim
politikaları: Electioneering. Electoral politics.
- Seçmen: Voter. Electorate.
- Seferberlik:
Mobilization.
- Seçmenler:
Constituents.
- Sefir:
Ambassador.
- Serbest ticaret bölgesi:
Free trade zone.
- Silah ambargosu:
Arms embargo.
- Sivil toplum:
Civil society.
- Sivil toplum kuruluşu (sivil
toplum örgütü, STK, STÖ):
Non-governmental organization (NG0).
- Siyasal eylem komiteleri:
Political Action Committees (PAC).
- Siyaset:
Politics.
- Siyasi parti:
Political party.
- Siyasi platform:
Political platform.
- Soğuk savaş:
Cold War.
- Sorumluluk:
Accountability. Responsibility.
- Soruşturma:
Inquiry. Investigation.
- Sorun:
Problem. Question. Matter. Issue. Cause.
- Sosyal hizmet:
Social services. Outreach.
- Sosyal hareketler:
Social movements.
- Sosyal sorumluluk projesi:
Civil society initiative.
- Soykırım:
Genocide.
- Sömürgecilik:
Colonialism.
- Sözde:
Alleged. So-called.
- Sözleşme:
Contract. Convention.
- Sözünü geçirmek:
To influence.
- Strateji:
Strategy.
- Suçlamak:
To accuse.
- Şartlar:
Conditions.
- Şirket:
Firm. Company.
-
Şekillendirmek: To shape and affect.
- T
- Taban (halk/sokaktaki
kişiler):
Grassroots.
(Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime
katılmadan etkili olan kitle).
- Tabandan hareketlilik:
Grassroots mobilization.
- Taktik: Tactic.
- Tanıklık: Testimony.
- Tanıma: Recognition.
- Tanıtım: Publicity. Public Relations (PR). Promotion.
Tanıtmak: To promote,
introduce, present, advertise.
Taraf tutma: Biased.
Advocate.
Tarafsızlık: Neutrality.
Objectivity.
Taraftarlık: Advocacy.
Tarihi gerçekleri saptırmak:
To distort historical facts.
Tartışmalı:
Controversial.
Tartışma: Debate.
Tartışmak: To debate. To
discuss.
Tartışılabilir:
Debatable. Disputable.
Tasarı: Bill. Proposed
law.
Taslak örneği:
Draft resolution.
Tavsiye:
Advice. Proposal. Suggestion.
Teknik: Technique.
Temsilci: Representative.
Temsilciler Meclisi:
House of Representatives. (ABD Temsilciler Meclisinde 435
milletvekilli bulunmaktadır).
Terörizmle mücadele:
Combating terrorism. Fighting terrorism.
Tesir etmek: To
influence. To impress.
Tesirli: Effective.
Tesis: Facility.
Establishment. Institution.
Tezkere: Resolution.
Ticaret: Trade. Commerce.
Ticaret odaları:
Chambers of Commerce.
Toplum (topluluk):
Society. Community. The public.
Toplum adına:
In the name of the public.
Toplumun yararına:
For the public interest.
Toplumsal hareket:
Social movement.
Toprak bütünlüğü:
Territorial integrity.
Tutum:
Attitude.
Tüketici hakları:
Consumer rights.
Türkiye aleyhine:
Anti-Turkey. Anti-Turkish.
Türkiye aleyhinde faaliyetler:
Anti-Turkish activities.
Türkiye karşıtı:
Anti-Turkey. Anti-Turkish.
Türk lobisi:
Turkish lobby.
Türk yanlısı:
Pro-Turkish.
Türkiye yanlısı:
Pro-Turkey.
Türkiye'nin imajını zedelemek:
To tarnish
Turkey's image.
- U
- Ulus: Nation.
- Ulusal çıkar: National
interest.
- Uluslararası hukuk:
International law.
Uluslararası ilişkiler:
International relations.
Uluslararası kamuoyu:
World public opinion.
Uluslararası örgütler:
International organizations.
Uluslararası politika:
International politics.
Uluslararası Para Fonu:
International Monetary Fund (IMF).
Uluslararasıcılık:
Internationalism.
Uyarı:
Alert. Warning.
Uydurma delil: Fabricated
evidence.
Uygulama: Application.
Uygulamak: To implement.
To carry out.
Uzlaşmaz tutum:
Uncompromising attitude.
Uzun vadeli: Long-term.
Uzlaşmaya varmak: To
reach a compromise.
Uzman: Expert.
Specialist.
Ülke çapında: Nationwide.
Üniter sistem: Unitary.
Üye: Member.
- V
- Vakıf: Foundation.
- Vatandaş: Citizen.
-
Vatandaş Grupları:
Citizen’s
groups
- Vatandaşlık: Citizenship.
- Vatandaşlık eğitimi:
Civics.
- Vatansever: Patriot.
- Vergi: Tax.
- Vilayet:
Province.
- Y
- Yabancı temsilci: Foreign
representative. Foreign agent.
(Yabancı ülke için çalışan kişilere veya firmalara “foreign agent” denilir.
- Yabancı Temsilcilerin Tescil Yasası:
Foreign Agents Registration Act (FARA).
ABD'de yabancı ülkeler adına faaliyet gösteren ve geçimlerini bu şekilde
sağlayan lobicilerin Adalet Bakanlığı'nda kayıtlı olmaları lazımdır.
- Yabancı düşmanlığı:
Xenophobia.
- Yabancı sermaye: Foreign
capital.
- Yabancı ülke cıkarları:
Interests of foreign countries.
- Yabancı ülke lobicisi:
Foreign agent.
- Yabancı yatırım: Foreign
investment.
- Yahudi cemaati: Jewish
community.
- Yahudi soykırımı:
Holocaust.
- Yaklaşım: Approach.
- Yandaş: Advocate.
- Yanıltıcı: Misleading.
Deceptive.
- Yanlı: Biased. Impartial.
Nonobjective. Prejudiced. Unfair.
- Yanlış bilgi vermek:
Disinformation.
(Politik bir amaç için
şekillendirilmis, çaba sarfedilmiş).
- Yanlış bilgi:
Misinformation.
- Yanlış düşünce: Fallacy.
- Yap-işlet-devret:
Build-operate-transfer.
- Yardım: Assistance.
Contribution. Help. Support.
- Yardımcı: Assistant. Aid.
Staff member.
- Yargılamak:
To jugde.
- Yasa/kanun:
Law. Act. Legislation.
- Yasa çıkarmak: Enact. To
make law. Legislative process.
- Yasadışı: Illegal.
- Yasal: Legal. Lawful.
- Yasal danışmanlık: Legal
advice. Legal consultancy.
- Yasama gücü: Legislative
power.
- Yatırım: Investment.
- Yayın: Publication.
- Yeni muhafazakârlık:
Neo-conservatism.
- Yerel: Local.
- Yerel yönetimler: Local
administrations.
- Yetki: Authority.
- Yetkilendirme:
Empowerment.
- Yetkili: Authorized.
Competent.
- Yıkıcı: Destructive.
- Yönetim: Administration.
- Yolsuzluk: Corruption.
Misuse of authority. Unlawful action. Unlawfulness.
- Yurttaşlık bilgisi/eğitimi:
Civics.
- Yürütme yetkisi/organı:
Executive power.
- Z
- Zararlı: Detrimental.
- Zirve: Summit.
*(1) Amerika Birleşik Devletleri'nde Lobi Faaliyetleri,
Nisa Bayramoğlu. Dış Politika Enstitüsü. Ankara. 1985.
|