Türkçe English


İNGİLİZCE-TÜRKÇE LOBİCİLİK & SAVUNUCULUK SÖZLÜĞÜ

(This draft glossary is currently being reviewed and updated)

Translated by Teaching Assistants: Zeynep Güney &  Elgiz  Yılmaz
 
(for academic details click here)

A  B  C  D  E  F  G  H  I  J  K  L  M  N  O  P  Q  R  S  T  U  V  W  X  Y  Z

A

Activist: Aktivist (eylemci): Bir politik partiye, bir davaya güçlü bir şekilde bağlı, güçlü bir şekilde inanan, kişisel motivasyonu çok yüksek olan ve partisinin adına önemli kararlar alan kimse. Aktivistler genelde birçok organizasyonun çekirdeğidirler ve bir çok organizasyonda bilgi sahibi olan ve organizasyonun yaptığı aktivetelerle en çok ilgilenen ve büyük beklentileri olan kişilerdir.


Advertising: Reklamcılık: Bir komuoyu oluşturan reklamın ve reklamcılığın kullanılması lobiler için etkili bir araçtır. Duyurular, kısa filmler ve medyada kullanılan diğer yöntemler, reklam ajansları tarafından halkın politik konular hakkında bilgi sahibi olması için kullanılır. Bu ajanslar aynı zamanda müşterilerinin adına pazar araştırması da yapabilirler. 


Advertising agency: Reklam ajansı: Bu ajanslar, geniş bir alanda yazım, sanat, prodüksiyon, pazar araştırması, medya planlama, satın alma, halkla ilşkiler ve satış promosyon gibi iletişim hizmetleri sunarlar. Reklam ve halkla ilişkiler farklı disiplinler olsa bile bir çok ajans kendini “pazarlama iletişimi” yapan hem halkla ilşkilerhem de reklam faaliyetlerini yürüten şirketler olarak tanımlar (not: Reklam ajansları medyaya mesajlarını iletmek için para öderler, halkal ilşkiler firmaları ise gazetelerden, TV’lerden yani medya için ayrılan yerler için para ödemezler).


Advocacy: Savunma / Savunuculuk / Taraftarlık: Özellikle bir durumu aktif olarak desteklemek, taraf tutma. İnsanları ilgilendiren bir konuda yanlı bir şekilde savunma yapmak ve onların sesi olmaktır. Lobicilik, bazen gurplar veya bireylerden ziyade belirli bir görüşü savunmak olarak da tarif edilir.


Advocacy group: Savunma grubu: Belirli bir politik planı veya bakış açısını savunan organizasyon.


Advocate: Taraftar / Savunucu / Yandaş: Belirli bir nedeni, inanışı veya hareketi savunan ve bunlara aktif bir biçimde destek veren kişi.


Anti-defamation: Karalama ve Lekeleme Karşıtı: Bir kişiye, gruba, iyi bir üne veya isme karşı yapılan olumsuz hareketleri önlemek, karşı olmak.


B

Biased: Yanlı / Taraflı. Önyargılı davranmak. Bir konuyu mantıksal olmayan bir şekilde çarpıtmak veya olumsuz yargılarda bulunmak.


C

Citizens' groups: Vatandaş Grupları: Bu gruplar lobilere benzerler çünkü baskı grupları gibi hareket ederler. Politik konulara kendileri için değil insanların ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda yaklaşırlar. Tüm topluma yardım etmek amacındadırlar, toplum yarına ve adına avukatlık yaparlar. Bu gruplara genellikle belirli bir konuyla ilgilenen, bir fikre dayanan ve üyelik zorunluluğu bulunmayan  “destek grupları” da denir.


Civics: Yurtdaşlık bilgisi / egitimi: Devletin ve vatandaşların rollerini, görevlerini, haklarını inceleyen alan. Yurtdaşlık eğitimi.


Civil society (civil society institutions): Sivil Toplum (Sivil toplum kuruluşları, örgütleri): Toplum tarafından gönüllü olarak, kolektif bir şekilde ortak çıkarları savunmak amacıyla organize edilmiş, organize grupları temsil eden özerk kurumlardır. Sosyal ve sivil organizasyonların, devletten veya hükümetten bağımsız çalışan, sosyal gelişme ve toplum yararı için faaliyet gösteren kurumların bütünlüğü anlamında da kullanılır. Bazı tanımlar, iş ve sosyal hareketleri de içerir. Sivil toplum, lokal, ulusal ve uluslar arası düzeylerde organize edilebilir. Sivil topluma karşı büyüyen ilgi global bir trend halini almıştır. 1990 yılından itibaren, sivil toplum anlayışı komunizmin çöktüğü ülkelerde ortaya çıkmıştır. Sivil toplumun ve sivil toplum örgütlerinin farklılaşan görüşlerinin dile getirilmesi demokrasinin gelişiminin en önemli kriteri haline gelmiştir. Sivil toplum, sivil toplum örgütleri, özel gönüllü organizasyonlar, kar amacı gütmeyen organizasyonlar, toplum odaklı organizasyonlar, ticaret odaları, yurtdaş klupleri, insanlık ve felaketlere çare arayan organizasyonlar, sosyal spor klüpleri, kültürel ve dini gruplar, çevre grupları, ideolojik gruplar, profesyonel oluşumlar, akedemiler, eğitim organları, okul aile birlikleri, politik organizasyonlar, lobiler, medya, tüketici organizasyonları, yaşlı vatandaşların grupları, konu odaklı aktivist gruplar, organize lokal gruplar gibi sivil gruplardan oluşur. Dünya çapında, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi oluşumlar, sivil toplum örgütlerinin politika yapılan masalardaki sesidir. Soğuk Savaş’ın ideolojik paradigmaları çözülmüş, ve bizler artık ulusal toplumdan global topluma doğru sivil toplum anlayışlarında bir büyümeye şahitlik etmekteyiz.

Genel sivil toplum tanımı: Sivil toplum, baskı ve zorlama olmadan ortak çıkarlar, amaçlar ve değerler için kolektif bir şekilde hareket etmektir. Teoride, bu kurumsal formlar, devlet içerisindekilerden farklıdırlar. Devlet, sivil toplum, aile ve piyasa arasındaki sınırlar kompleks, bulanıklaşmış ve tartışılmaktadır. Sivil toplum genel olarak alanlar, aktörler ve kamusal kurumlar arasındaki alan farklılıklarını kabul eder ve onları güç, özerklik ve formalite derecelerine göre çeşitlendirir. Sivil toplumlar genellikle hayırsever kurumlar, devletten bağımsız çalışan organizasyonların gelişimi, toplum örgütleri, kadın organizasyonları, din temelli organizasyonlar, profesyonel gruplar, ticaret odaları, kişisel yardım grupları, sosyal hareketler, şirket kurumları, koalisyonlar ve danışmanlık grupları gibi yerlerde yerleşirler.

Global civil society: Global (Küresel) Sivil Toplum: Sivil toplumun, globalist kültürü, ideoloji ve politkayı da içerisine alarak ulusaldan globale, bölgeselden uluslararası formlara doğru ilerlemesidir. Greenpeace, uluslararası global yönlendirmeli bir kuruluş olarak buna örnektir. Bir çok global yönlendirilen organizasyon, universal kuralları takip ederler. Aynı zamanda etnik yaklaşımları uluslararsı ilişkilere yeni yaklaşımlar olarak getirirler, açlıkla savaş, bombaların geliştirilmesine ve savaşa karşı olmak, global bir yönetimi savunmak gibi. 


Common good: Ortak fayda / kamu yararı: Toplumdaki herkesin çıkarını gözeten bir amaç veya bir politikanın ifade ediliş biçimidir. “Toplum çıkarı” veya “Genel irade” gibi terimlerle de ilgilidir.


Communications: İletişim: Bilgiyi açığa vurmak amacıyla fikirlerin veya bilgilerin değişimi. Farklı teknikler ve metotlar iletişim uzmanları tarafından kullanılmaktadır.


Constituents: Seçmenler: Bölgelerden resmi olarak seçilmiş üyeler. Bu insanlar, temsilci veya senatöre hizmet ederler.


Constituency: Seçmenler / Seçim Bölgesi: Yasama yetkisi olan bölge veya bu bölgede oturanlar. Seçilen görevli, finansal yadımlar, destek veya ona verilen oylarla çalışır.


Consulting: Danışmanlık: Danışmalık, uzman olan tavsiye ve fikir veren kişiler tarafından verilir. Profesyonel konularda fikir verebilecek yeterlilikte olan kişilerin yaptığı bir iştir. Danışmanlık firmalarının profesyonelleştiği alanlar, seçim politikaları konularında verilen danışmanlık hizmnetlerinin arttığını göstermiştir. Ancak bu kar amaçlı şirketlerin adayların bölgeleri ile ilgili olmamaları ve genellikle parti organizasyonlarının yanında, geleneksel seçim kampanyaları yürütmeleri tartışma konusudur.


Contribution (donation): Katkı / Yardım: Ortak bir amaç için verilen destek (para, fikir...vb.). Para veren kişiler “katkıda bulunanlar” veya “bağış yapan gönüllü” olarak bilinirler. Bireyler ve bir çok organizasyon bir sene içerisinde bir adaya verebilecekleri belirli bir para ile sınırlandırılmışlardır. Federal ofis, ulusal siyasi parti komiteleri, PAC’lar veya kampanya komiteleri seçimleri sırasında yapılan katkıları sınırlayan limitleri görmek için tıklayınız. 


Credibility: Güvenilirlik / İnanılırlık:  Bir konuşmacının veya organizasyonun güvenilir ve inanılır, becerikli olduğuna inanılan alan.


D

Defamation: Karalama / Lekeleme: İyi bir isme veya üne sahip bir kişiye ya da gruba karşı yapılan saldırı, suçlama ve zarara neden olma. Aynı zamanda karalama anlamındadır. Bir karalamanın genellikle şunları kanıtlaması gerekmektedir: (1) Basın, televizyon veya radyo yayınları, elektronik araçlar yoluyla kurulan iletişimdeki yanlış cümleler; (2) Kişi tarif edilebilirdir; (3) Para kaybında, ün kaybında veya zihinsel rahatsızlıklarda olası bir hasar oluşur; (4) Cümleyi sarf eden kişi genellikle kötü niyetli veya kayıtsız dikkatsizdir.


Disinformation: Yanıltma / Yanlış bilgilendirme: İletilen bilgi doğru değildir--genellikle politik bir amaç doğrultusunda onu şekillendirmek, değiştirmek ve düzeltmek için belli bir çaba sarfedilir. Yalan veya güvensizliğe dayanan bilgi veya materyallerdir.


E

Empowerment: Yetkilendirme / Güç vermek: İmkan vermek, olanaklı kılmak veya bir güç, yetki ya da otorite vermek. İktidar vermek anlamındadır.


F

Fairness: Doğruluk / Dürüstlük / Adaletlilik: Etik alanın prensibidir; bir olayı tüm açılarıyla görebilmektir; açık fikirli, kurallara uygun, doğru olmaktır.


Funding: Fon: Hükümetin kamu veya özel sektörlerden elde ettiği özel/gizli para kaynakları.


Fund-raising: Fon sağlamak: Para veya diğer kaynakları temin etmek.


G

Grassroots: Taban / Sokaktaki kişiler / Halkın kökeni: Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. Sıradan insanların politik liderlerini etkileme güçleri. Bu kelime daha çok ortalama özelliklere sahip olan insanları nitelemek için kullanılır. Politik gücün temelleridir; demokrasilerde bu temeller insanlardır. Aynı zamanda halka dayalı lobicilik anlamındadır.


Grassroots lobbying: Halka dayalı lobicilik: Bir toplumu, kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. Kolektif bir bilinç ve hareket ile yasama organını veya toplumdaki genel görüşleri etkileme eyilimidir. Kullanılan araçlar şunları içermektedir: Koalisyon oluşturmak, reklam danışmanlığı yapmak, faksla bağlantı kurmak, direct maillerden faydalanmak, telefon ve kongreden, başkanlıklara veya EU ofislerine, EU parlemantosuna, Beyaz Saraya, hükümetin yürütme organlarına gönderilen mektuplar, direct-mail, şeklindedir. Halka dayalı lobicilik, bir organizasyonun toplumun karşıt görüşlerine, desteğine ihtiyaç duyduğu veya seçilmiş kişiler yoluyla yasama organını etkilemeye gereks,inim duyduğu zaman meydana gelir. Halka dayalı lobicilik, sıradan insanları belirli bir biçimde davranmaları için  “Harekete Çağırma” ile başlar. NGO’lar genellikle medyaya, topluma, bağışlarda bulunanlara bir uyarı gönderirler ve onların desteğini talep ederler ve onları gerekli olan hareketi yapmaları için uyarırlar. Buna karşın, “Direkt Lobicilik”, organizasyonun yasama, yasama organları, çalışanları, yargı organları ile birebir dolaysız olarak iletişim kurması ile gerçekleşir.     


Grassroots mobilization: Tabandan hareketlilik / Halk seferberliği: Tabandan yapılan hareketlilik, sıradan insanları organize etmek ve onları harekete geçirmek için yapılan eylemlerdir. Tabandan yapılan hareketler, yasama gücünün yanında olan (veya ona karşı duran) toplumsal görüşleri, grup üyelerini başkanlarına mektup yazmaları konusunda veya başkanlarını senatoda ziyaret etmeleri gerektiği konusunda yüreklendirerek, şekillendirebilir. Taban hareketleri, lobicilerin organize ve koordine çabalarını gerektirmekte toplumu temsilcilerine mektuplar yazma, mail gönderme yolunda desteklemektedir. Türk Lobisi’nin dolaylı çalışmaları etkili taban hareketleri gerektirmektedir. 


H


I

Influence: Etki:  Görünür bir güç kullanmadan insanları etkileyebilme gücü, kapasitesidir (örnek: parayı kullanmak, güç, inanılırlık, duygusal ykınlık, ve hatta eksik bilgi). Esin kaynağı olan konuşmaların genellikle insanları harekete geçirme ve motive etme güçleri vardır.


 

Interest group, special interest group: Çıkar grupları, özel çıkar grupları: Hükümet politikalrını etkilemek amacıyla biraraya gelmiş ortak yaklaşımları olan, organize topluluklar. Bu kelime lobi gruplarını anlatmak için kullanılır. Bu lobi gruplarının esas hedefleri toplum, yasama lobiciliği veya medya lobiciliği şeklinde çeşitlenir. Elektronik lobicilik, koalisyon oluşturma, think-tank, reklam veya halkla ilşkiler gibi pek çok şey kullanılır.


 

Issue advocacy  (medya savunuculuğu / medyada savunuculuk)(medyanın konu tutması): Belirli bir konu hakkında bir bireyi, grubu veya organizasyonu savunmak (genellikle karşıt görüş oluşturan konular veya başlıklar hakkında). Medya tarafcılığı genellikle, bir konu hakkında toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla kullanılır. "Media advocacy."


J
 

K


L

 

Libel & Slander: Karalama & İftira: Geleneksel olarak, karalama basılı bir yalandır, iftira ise sözlü bir biçimde yanlış bir cümle sarf etmektir. Bu gün iki kelime arasında çok az fark bulunmaktadır ve lekeleme kelimesi ikisi içinde ortak olarak kullanılır. Lekeleme, bir kişi hakkında (veya organizasyon) sarf edilen, herhangi bir yanlış cümledir; bu toplumsal nefret, aşağılama, alay yaratabilir, üne zorla hasar verir. Bir kişinin saygınlığı basını resimleri kullanarak lekelenebilir. Karalama, Amerika’da kanunla cezalandırılmaktadır; ve zarara karşı davaların konusudur.

 


Lobby, Lobbying, Lobbyist: Lobi, Lobicilik, Lobiciler

Lobby: Lobi: (fiil olarak kullanımında) Lobi yapmak, baskı uygulamak veya lobide önemli olan bir pozisyon için politik bir karar almak üzere diğer dürtüleri kullanmaktır. “Lobi yapmak,” etkilemeye çalışmak, kanun yapıcıları veya hükümet organlarını ikna etmek için spesifik harelketlerde bulunmaktır. 

Lobby: Lobi: (isim olarak kullanımında) İsim olarak, lobi hükümet politikalarını etkilemek için insanların organize bir şekilde yaptıkları hareketlerdir. Bu gruplardan bir çoğu, yasamayı, politik hareketleri veya toplumsal fikri kendi fikirleri, çıkarları, programları ve refahları için etkilemektedirler. Lobiler “çıkar boğumlama” fonksiyonu ile ilgilenirler. Bulundukları aktiviteye “lobicilik” denmektedir. Bir lobi genellikle “çıkar grubu” bazen “özel çıkar grubu” veya “baskı grubu” diye tanımlanır. Aynı zamanda “etnik çıkar grubları”, “organize çıkar grupları” ve “tek çıkar grupları” olark da tanımlanabilirler. Bu gruplar, hedeflerine ulaşmak için stratejik bir şekilde bilgi transferi yaparlar (aktiviteleri ulusal, lokal, global veya Avrupa içerisinde olabilir). Lobiciliğin, yasama lobiciliği ve medya lobiciliği farklı çeşitleri bulunmakla beraber genel toplum veya toplum liderleri gibi farklı hedefleri de bulunmaktadır. Lobinin tanımı ve lobicilik aktiviteleri genellikle farklı yorumlamalar getirmek üzerinedir. Bir lobi, Amerika’da lobicilik yapan bir grup, bir kişi veya bir firma olabilir, veya lobi informal organizasyonlar olarak da tanımlanabilir. Lobinin bir diğer tanımı da şöyle açıklanabilir lobi yapmak; kanun yapanları kanunlar konusunda bozguna uğratıp, kanunlarının geçişini engellemek için limitli de olsa direkt olarak kontak kurmak ve yüz yüze görüşmeler yapmaktır. Bu kanunların oluşum aşamasında bulunan yasama organlarındaki herhangi bir çalışan veya üye ile iletişim kurmayı içerir. Lobi yapmanın başka bir şekli temelden baskı yapmak, mobilizasyon, koalisyon oluşturmak, reklam, halkla ilişkiler, kitle iletişim araçlarının kullanımı, elektronik lobicilik gibi dolaylı hareketleri içerir. Dolaylı lobicilik ve politik kampanyaları desteklemek; dernekler, ticari kurumlar, profesyonel kurumlar, birliktelikler, hükümet organizasyonları, politika enstitüleri, think-tank, hükümete bağlı olmayan organizasyonlar, ve kar amacı gütmeyen organizasyonlar gibi pek çok grup tarafından yapılabilir. Lobiciliğin en etkili modelleri çok yönlü lobicilik, çok hedefli danışmalık ve baskı (direkt etki ve toplum alanını hedef almanın karışımıdır) şeklindedir. Bu içbağlantılı stratejiler gerektirir. Lobilerin toplum çıkarlarına hizmet edip etmediği konusunda süre giden bir tartışma bulunmaktadır; çünkü lobiler genellikle toplumdaki kıt kaynakların bulunduğu sektörlerden faydalanırlar ve genellikle yansız ve tarafsız  çıkarları ve kaynakları bulunmaktadır. Lobiler aynı zamanda seçici bilgi verdikleri ve bunları Kongre üyelerine baskı yapmak için kullandıkları içinde eleştirilmektedirler. Etki hedefleri genellikle lobicilik kontakları diye anılır. Lobi kelimesinin çoğulu lobilerdir.

Lobby (Turkish lobby USA): Lobi (Amerika’daki Türk lobisi): Türk lobisinin genel tanımı iki farklı lobi grubunu içerir. İlk grup Türk devleti tarafından çalıştırılan Washington D.C. ‘de bulunan gruptur. Diğer grup, Amerika’daki Türk-Amerikan ortak topluluğudur, ve 300.000-400.000 kadar oldukları tahmin edilmektedir. Amerika seçimlerinde sadece 50.000-80.000 Türk-Amerikalı oy kullanmıştır. Topluluk, Amerika’nın farklı eyatlerinde kurulmuş bir çok organizasyon tarafından desteklenmektedir (bu kurumlar kültürel, mesleki, tıbbi, bilimsel ve eğitimle iligili farklı çıkarlara sahiptirler). 1979 senesinde Washington D.C.’de Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) kurulduğunda bir çok Türk-Amerikan organizasyonu aynı şemsiye altında hareket etmek adına bu birliğin üyesi olmuşlardır. Birlik, Türk topluluklarını başkentte, federal ve eyalet hükümetlerinde temsil eder ve medya ve toplum ile iletişim içinde çalışır. Çünkü Türk-Amerikan topluluklarının büyük bir çoğunluğu Amerika’nın kuzeydoğusunda New York’un yakınında yaşamaktadırlara; Türk Amerikan Dernekleri Federasyon'u (FTAA) New York’ta kurulmuştur, temeldeki hareketleri koordine etmektedirler. Türk-Amerikan toplumu da Türkiye Cumhuriyeti’nden gelmiş olanlar ve Kıbrıs, Balkanlar, Orta Asya gibi Türkiye’nin dışındaki yerlerden gelenler olarak iki gruba ayrılabilir. Bu oluşumun yaklaşık 500.000-600.000 kişiden oluştuğu tahmin edilmektedir (Amerika vatandaşlarının çok küçük bir yüzdesini oluşturmaktadırlar ama sıklıkla Türk-Amerikan olarak anılırlar). 

Lobbying: Lobicilik: Yasama organını etkilemek amacıyla gerçekleştirilen aktivitelerdir. Hükümet politikalarını ve toplumsal görüşü etkileyebilmek için kiralanmış lobiciler, yabancı ajanlar ve merkez hareketlerde bulunanların tümü lobiciliğe katılabilir.

Lobbying (USA): Lobicilik (Amerika Birleşik Devletleri): 1994 Lobicilik Açıklama Hareketi, Amerikadaki lobilere de açıklama yapma zorunluluğu getirmiştir. Lobiciler Senato Sekreteri’nin yazmanına beraber hareket ettikleri lobilere dayanarak kayıt olmak zorundadırlar. Kayıtlı olmak aynı zamanda toplumda lobicilerin müşteri olarak çalışmalarını sağlar, müşterinin kim olduğunu tanımlar ve onlara ne kadar ödenmesi gerektiğini belirler. Lobiciler kanunlara göre hareket etmektedirler: 1) Altı aylık bir dönemde bir müşteriden 5000 dolardan fazla alırlar; 2) kongre üyeleri, çalışanları ve yürütme organında çalışanlarla olağan ilişkileri vardır; 3) ve zamanlarının %20’den fazlasını bir müşteri için çalışarak geçirirlerse bu lobicilktir. Lobicilik faaliyetinde bulunan herhangi bir grup altı ay içerisinde 20.500 geçen harcamalarını kaydettirmelidir. Yabancı bir hükümet için lobicilik faaliyetlerinde bulunan ve onların çıkarlarını mecliste, yürütme organlarında savunan bir kişi ya da firma “yabancı temsilci” olarak bilinir. Bu temsilciler Yabancı Temsilci Düzenleme Kanununun düzenlemeleri içerisinde hareket ederler ve yargının kurallarına tabi tutulurlar. Yabancı ticaret kriterleri Amerika Lobicilik Hareketi Kanununda belirtilmiştir ve başkanlığa veya senatoya kayıtlı olmaları gerekir.

Lobbying (EU): Lobicilik (Avrupa Birliği): Amerikada lobicilik, kongrede yasama organın gelişmesi için çalışır, ama lobiciliğin hedefleri dünyanın herhangi bir yerindeki, Avrupa Birliği temsilcileri gibi yasama organlarının üyeleri olabilir (belirtmek gerekir ki birlikte karar verme sürecinin yanısıra, Avrupa Parlementosu tam olarak kanun yapma hakkına sahip değildir ve Avrupa Birliği Konseyi Bakanları ile birlikte ortak bir yasama organı olarak çalışır). Çünkü bir çok Avrupa Birliği Kurumu ve organı Brüksel’dedir, ve Avrupa’ya yayılmış pek çok lobici organizasyonun ana ofisleri oradadır. 1990’lara kadar Brüksel merkezli lobici organizasyonlar dikkat çekmişlerdir. Ortaklıklar, Halkla İlşkiler firmaları, insan hakları grupları, hayvan haklarını koruyan gruplar, yardım kurumları, tek bir konuyla ilgilinen lobilerin hepsinin ana ofisleri Brüksel’deydi. Yeni teknolojilerin ortaya çıkması, hükümete bağlı olmayan organizasyonlara toplum bilinci için savaşın ne kadar önemli olduğunu gösterdi; Avrupa Birliği vatandaşları ve Dünya ile etkili iletişim kurmak için medya ile yarıştıklarını farkettiler. Bürüksel’deki profesyonel lobilerin büyümesine rağmen, karar üzerindeki etkileri, nasıl işledikleri kapsamlı bir şekilde incelenmemiştir. Avrupa Komisyonu’nun da bu organların detaylı bir listesi bulunsa da Avrupa Parlementosu Komisyonu tarafından üretilen kabul görmüş lobiler (veya baskı grupları) için resmi bir kayıt ofisi bulunmamaktadır. CONECCS (Danışmanlık, Avrupa Topluluğu ve Sivil Toplum)’e göre 1000’in üzerinde aktif olarak çalışan çıkar grubu bulunmaktadır. hala 10.000 üzerinde (belki 20.000’in üzerinde) insan “çıkar temsilciliği” içerisinde olmaya inanırlar, bunalrın çoğunluğu meslek gruplarıdır. Komisyon bazen bu organlara maddi yardımda bulunur ve onlarla Avrupa düzeyinde bağlılığın büyümesi için aktif olarak çalışır. Bir çok lobici firma, karar merkezlerine ulaşabilmek, görüşmeler organize edebilmek, kontak kurmak ve belirli bir konu için danışmanlık almak için Avrupa Birliği’nin ilgilendiği kanulara ayna tutmaya çalışır.

Lobbyist: Lobici: Lobici; belli bir çıkar güden; spesifik bir politikaya, seçilmiş bir kanun yapanın veya hükümet organının görüşünü savunan bir insan veya bir firmadır. Lobici, yasama seçimlerindeki oylamayı veya hükümet yönetiminin verdiği kararları etkileme eğilimindedir. Lobiciler hedeflerine ulşamakl için etkili methodlar kullanarak “lobicilik” yaparlar. Lobiciler, dahil oldukları lobiin tipine dayanarak Senato Sekreteri yazmanına kayıt olmalıdırlar. Uğurunda çalıştıkları bir grubun çıkarlarını savunan profesyonel lobicilere ödeme yapılır (örneğin: Türk hükümeti, düzenli olarak lobicileri çalıştırır). Washington’da hükümetin her kademesinde çalışan 12.000’den fazla aktif lobici bulunmaktadır.


M

Marketing: Pazarlama: Bir ürünün veya servisin tanıtılması, satılması ve dağıtılmasındaki süreç veya tekniktir. Amaç müşterileri cezbedip tatmin ederek uzun vadede işletmenin ekonomik çıkarlarına ulaşmasını sağlamaktır.


Mass communication: Kitle iletişimi: Medya kuruluşları tarafından yürütülen ve geniş kitlelere ulaşan iletişimdir. Kitle iletişim araçları sayesinde kısa süre içerisinde kitleler haber almasıdır. Televizyon ve Radyo haberleri ile geniş katılımlı toplantılar kitle iletişim örnekleridir. Yeni teknolojiler ortaya çıktıkça kitle iletişimi yapılan mecralar da dönüşmektedir.


Mass media: Kitle iletişim araçları: Medyanın geniş kesimlere hitap eden kımıdır. Kitle iletişiminin rolü uygar toplumlarda oldukça önemlidir, çünkü demokrasiye ve sivil topluma katılım medya iletişiminin açıklığı ve fikir ve bilgi kaynaklarının çeşitliliğini belirler.


Media advocacy (medya savunuculuğu / medyada savunuculuk): Belirli bir konu hakkında bir bireyi, grubu veya organizasyonu savunmak (genellikle karşıt görüş oluşturan konular veya başlıklar hakkında). Medya tarafcılığı genellikle, bir konu hakkında toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla kullanılır. Medya suvunuculuk. Örnek, "issue advocacy."


Misinformation: Yanlış bilgi vermek.


Mobilization (mobilizing): Seferberlik / Hareketlenmek: Bir hareketi başlatmak ve hazırlanmak için harekete geçmek.


Movement: Hareket: Amaca ulaşmak için yapılan organize çalışmalar.


N

NGO, Non-governmental organization: Sivil Toplum Kuruluşu, STK (sivil toplum örgütü ): Genellikle gönüllü kişilerden oluşan, temel ilkeleri açısından hükümete bağlı olmayan, kâr amacı gütmeyen ve esas amacı insani ve sosyal ihtiyaçları karşılamak olan kuruluşlardır. Gönüülü kuruluşlara katılım ve ileri iletşim teknolojilerinden yararlanma oranı arttıkça, bireylerin de dünya politikasını ve etkinlik takvimini belirlemede oynadıkları rol giderek artmakta ve önem kazanmaktadır. Giderek küçülen ve ama farklılaşan dünyamızda, sivil toplum kuruluşları, sosyal katılım ve sosyal uyum sayesinde dinamizmlerini korumaktadır. Sayıları her geçen gün artan sivil toplum kuruluşları “global sivil toplum” kavramının geliştirilmesinde oldukça önemli rol oynamaktadır. Her ne kadar bu kavramın uluslararası alanda kabul edilmiş bir tanımı olmasa da; global sivil toplumun ulusaşırı etkinlikler üzerindeki etkisi Birleşmiş Milletler’de ve Avrupa Birliği’nde hissedilmektedir. Çünkü sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri global anlamda siyasi belirginlik gerektirmekte, toplumların ve bireylerin tutum ve davranışlarının geliştirilmesinde rol oynamaktadır.


Non-profit organization: Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluş: Birincil amacı ticari kâr elde etmek olmayan kurum, kuruluş, şirket. Bu kuruluşların öncelikli amacı, toplumun özel şirketler ve kamu kuruluşları tarafından giderilemeyen ihtiyaçlarına cevap verebilmektir. Kuruluş başkanı ve üyeler genellikle para almadan, gönüllü olarak çalışırlar. Genellikle mali güçlerini yapılan bağışlar oluşturur. A.B.D’de birçok hayırsever ve gönüllü kuruluş 501 (c)(3) ve (4) veya 527 sayılı Vergi Kanunu’nda belirtilen vergiden muaftır. Lobicilik faaliyetleri tanımlanmış sınırlar içinde yapılabildiğinden; kar amacı gütmeyen kuruluşlar da bu yasal sürecin bir parçası olabilmekte; ancak lobicilik faaliyetlerine destek verilen adayların siyasi seçimlerine katılamamaktadırlar.


O

Outreach: Dahil etmek / Sosyal hizmet:  Bazı sivil toplum örgütü ve kuruluşlar yaşam kalitesi desteği sağlamak üzere dış kaynaklı programlar hazırlamaktadırlar (Bu kurumlar genellikle fakir, evsiz, ihtiyar, gazi, sokak çocukları ve aile içi şiddete maruz kalan çocuklar gibi toplumsal desteğe ihtiyaç duyan kişilere yardım etmektedirler).


P

Paradigm: Paradigma: Paradigmalar, farklı kültürlere ait örneklerden ve bu kültürlerin küçük modellerinden oluşur. İçinde yaşadığımız toplumda kabul gören değerleri, normları ve düzenlemeleri oluşturarak nasıl düşünmemiz ve davranmamız gerektiğini etkiler. Farklı açılardan bakıldığında belirli bir paradigmanın özellikleri değişim gösterebilir. Bazı stratejistler, komünizmin çöküşünden sonra yeni bir global paradigmanın içine girdiğimize inanmaktadırlar (ayrıca bu durumun bizi hızlandırılmış bir değişim sürecine hazırlayabileceğine de inanmaktadırlar). Diğer düşünürler; Avrupa Birliği odaklı çok yanlı bir eğilim ile Asya’nın çıkarlarıyla rekabet eden A.B.D. odaklı tek yanlı bir eğilim arasında çatışma yaşanmasını zorunlu kılacak iki farklı paradigma arasında ortaya çıkacak yeni bir mücadeleye dikkat çekmek istemektedirler. Bu nedenle kurumlar ve lobiler; olası paradigma değişimlerini önlemeye, değişime uyum sağlamaya, ortaya çıkan yeni ve kapsamlı eğilimleri benimseyerek fırsat yaratmaya yönelik faaliyetlerde bulunmalıdır. Çünkü belirsizlik, karmaşa ve meçhul durumların yaratacağı olumsuz hava eylemsizliğe ve durağanlığa neden olacaktır. Gelecekte etkisi olabilecek bir faaliyette bulunurken, önderler şu soruya cevap aramalıdırlar: 21. yüzyılda ve sonrasında Türkiye’nin, Avrupa’nın, Asya’nın, A.B.D’nin ve diğer dünya ülkelerinin üzerinde duracağı en önemli konular neler olacaktır?


Perception: Algılama: Bir şeyden haberdar olma veya bir şey hakkında bilinçli olma hali. Dış dünya ile ilgili bilgilerin elde edildiği kaynağın kişi tarafından nasıl gözlemlenebileceği veya ifade edilebileceği hakkında etkili olan beceri.


Persuasion: İkna etme: Alışkanlıkları, davranışları ve tutumları etkileme sürecidir. Bir argümanın inanç, pozisyon veya belirli bir hareket olmasını sağlayan hareket ve etkileme gücüdür (Kusursuz argümanlar veya pazarlama stratejileri kullanılır). Psikoloji,k faktörler ikna etmede önemli rol oynarlar. Turkiye karşıtı lobiler, dikkat çekmek ve arzu ettikleri davranış biçimini oluşturmak için duygusal yaklaşımları kullanırlar.  


Pressure group: Baskı grubu: Kendi fikirlerini, çalışma takvimlerini ve çıkarlarını kabul ettirmeye yönelik olarak kanun yapıcılarına, kamuoyu önderlerine baskı yapan bir grup birey.


Proactive: Proaktif: İnisiyatif alma eylemi. Sorumluluk alma, talimat hazırlama. Değişime karşı gösterilen tepkisel yaklaşımın tersine gelecekte uygulanmak üzere plan hazırlamaya yönelik yaklaşım (genellikle kriz yönetimi kapsamında başvurulur).


Public diplomacy: Kamu diplomasisi: Kamu diplomasisi, bir ülkenin dış ilişkilerinin yürütülmesinde, dış politikasının desteklenmesinde ve ülke çıkarlarının korunmasında önemli rol oynamaktadır. Hükümetin tüm resmi çabalarının amacı, yanlış algılamalar ve yanlış anlamalar nedeniyle diğer devletlerle bozulan ilişkilerini en aza indirmek ve dünya üzerinde ülkeler arası etkin iletişimi sağlamaktır. Kamu diplomasisinin özü, bilginin ve düşüncelerin uluslar arası dolaşımıdır. Bazı durumlarda kamu diplomasisi propaganda gibi algılanmaktadır.


Public interest groups: Kamu çıkar grupları: Bu tür gruplar; genel “kamu yararı”nı temsil etmek, bu değeri korumak ve bunu diğer özel çıkarlarla ilişkilendirmek amacına hizmet etmektedirler. Bu gruplar, Amerikan Kongresi’ni çıkar gruplarının esiri haline getiren lobicilerin denge unsurunu oluşturmaktadır. Bunların amacı halk adına lobicilik yapmaktır. Kamu yararı güden gruplar son iki asırdır varlıklarını sürdürmekte ve 1960’lı yılların sonlarından itibaren aktif olarak faaliyet göstermektedirler. Bunların hedefi grup üyelerinin bireysel çıkarlarını değil, geniş anlamda toplumun (toplum için “organize olmuş herkes” ifadesini kullanmaktadırlar) çıkarlarını korumaktır. Kamu yararı için çalışan gruplar, özel çıkarların korunması için hükümet kararlarının gereğinden fazla etki altında bırakıldığına dikkat çekmektedirler. Public Citizen Inc. Çatısı altında faaliyet gösteren Common Cause ve Ralph Nader gibi bazı iyi bilinen gruplar “temiz yönetim, sorumluluk, tüketici, çevresel ve sosyal ahlak konuları” üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. 1980’lerin muhafazakâr ve tek yönlü kamu çıkar grupları, National Right to Life Committee örneğinde görüldüğü gibi giderek daha aktif hale gelmişlerdir. ACLU ve NAACP de kamu yararı güden gruplara dahil edilebilir; çünkü bu oluşumlar da, sivil haklar ve özgürlükler kapsamında kamu yararını koruma amacı taşımaktadırlar. Kamu yararı güden çok sayıda grup, toplumda var olan; ancak daha önce temsil edilmemiş veya siyasi bir parti çatısı altında temsil edilmiş grupları ve çıkarları temsil etmek istemektedirler. Siyasi süreç analistleri, federal bütçenin, kamu yararı güden grupların hazırladığı programı gerçekleştirmeye yetmeyeceğinin altını çizmektedir.


Public opinion: Kamuoyu: Kamunun özellikle hükümetin faaliyetlerine karşı tutumu.


Public policy: Kamu politikası, Kamu yararı, kamu çıkarı. Kamu yararı kapsamında kamu personelinin yürüttüğü faaliyetler.


Public relations: Halkla İlişkiler: Bir kurum, bir ülke, bir ürün …vs. ile hedef kitlesi arasında iyi niyet yaratma, bunlara kamu nezdinde olumlu imaj yaratma, varolan olumlu imajlarını sürdürme amacına yönelik olarak yapılan iletişim faaliyetleri bütünü. Halkla ilişkileri temel bileşenleri; tavsiye yönetimi, tutum ve davranış araştırmaları, medya ilişkileri, tanıtım, çalışan ilişkileri, toplum ilişkileri, kamu meseleleri, hükümet ilişkileri, konu yönetimi, finansal ilişkiler, endüstri ilişkileri, mali kaynak sağlama, çok kültürlü ilişkiler, özel olaylar ve pazarlama iletişimi. Halkla ilişkileri ifade etmek için kullanılan diğer terimler: kurumsal iletişim, kamu meseleleri, iletişim, kurumsal ilişkiler, kurumsal kamu meseleleri, kurumsal pazarlama ve iletişim, kamu enformasyonu, toplum ilişkileri veya medya ilişkileri.


Public speaking: Halka hitap etmek: Büyük topluluklar, kitleler karşısında konuşabilme, onlara seslenebilme becerisi ve sanatı. Konuşmacının özel bir amaç için iletişim süreci boyunca alıcı konumunda bulunan hedef kitleye mesaj iletmesinden oluşan iletişim türü. Özellikle lobicilik faaliyetlerinde, ikna edici bir konuşma hedef kitlenin fikrini ve/veya davranışını değiştirmeye yönelik olarak tasarlanan mesajın iletiminin bir parçasıdır (öte yandan, bu konuşma hedef kitlenin düşüncelerini, duygularını veya eylemlerini de olumlu yönde destekleyebilmektedir). Hedef kitle, mevcut duruma, konuşmacının bakış açısıyla bakma yolunu tercih edebilir ve aktarılan konuları onun perspektifinden bakarak anlamak isteyebilir. Ayrıca konuşmacı, hedef kitleyi bir fikir, bir sorun, bir plan veya bir eylem hakkında tartışmaya teşvik edebilir.


Publicity: Duyuru, tanıtım: Kitle iletişim araçlarında yeni bir haber veya bir makale şeklinde yayımlanan bir olay, bir kişi, bir grup, bir ürün veya bir hizmet hakkındaki bilgi (bu bilgiler genellikle halkla ilişkiler uzmanları tarafından hazırlanmaktadır). Bu tanıtım metinleri haber şeklindedir ve ücretsiz yayınlanır. Tanıtım/duyuru; genellikle kitle iletişim araçlarını kullanarak kamunun dikkatini bir konuya çekme yöntemi veya sürecidir. Halkla ilişkilerini yanı sıra promosyon ve reklam faaliyetlerinde de bu yöntemden faydalanılmaktadır. Tanıtım/duyuru; kurumun çıkarları doğrultusunda hazırlanan mesajların seçilen medya araçlarına dağıtımı olarak tanımlanmaktadır.


Q


R

Reactive: Reaktif, tepkisel: İnisyatifin alınmadığı ve bireylerin, kurumların veya kuruluşların değişime hazırlıksız yakalandığı durumlarda bir olaya veya bir konuya karşı gösterilen tepki, direnç (Genellikle kriz yönetimi kapsamında reaktif yaklaşım gözlemlenmektedir).


Realpolitik: Gerçekçi politika:  Bazı hallerde ahlaki değerleri göz ardı ederek yürütülen gerçekçilik politikası. Bir devletin kendi çıkarları. Devlet adamlarına karşı ahlaki bir yaklaşımdan ziyade, acımasız biçimde gerçekçi ve fırsatçı bir yaklaşım gösterme. Uluslararası ilişkilerde; çok yanlı, tek yanlı, izolasyonalist (tecrit eden), uluslararasıcı ve idealist olmak üzere birçok farklı yaklaşım izlenmektedir.


S

Social movements: Sosyal / Toplumsal hareket: Sivil toplumda yer alan ortak aktörler, bilinen şekliyle toplumu savunmak veya değiştirmek veya toplum içinde yer alan grupların göreceli durumları olarak algılanan kitle hareketleri veya sosyal gücün birincil kaynağı olan kitlesel katılımla kendilerini gösterirler. Sosyal hareketler, devletlerin ve ulus aşırı kuruluşların en önemli uluslar arası aktörleri olarak tanımlanabilir. Gayri resmi ve güncel karakterlerine rağmen, sosyal hareketler; diğer hareketler ve bilgi ağlarıyla işbirliği yaparak yaptırım güçlerini en üst seviyeye taşıyabilirler.


Special interest groups: Özel çıkar grupları: Lobilerin olduğu gibi spesifik hedefleri olan bellirli bir bakış açısı olan bireyler, gruplar veya organizasyonlardır. Özel ilgi grupları, yasama organını ve hükümeti geniş bir şekilde tarif ettikleri çıkarları için etkilemeye çalışırlar. Bu ifadenin kullanımı genellikle küçük düşürücü bir algı yaratır çünkü bu gruplar toplu çıkarlarından çok kendi çıkarlarını düşünmektedirler. Bazı seçim reformcuları sistemin bu gruplara tehlikeli bir şekilde etkileme hakkı vermesi dolayısıyla tatminkar değillerdir. 


Stereotype: Basmakalıp / stereotip / kalıplaşmış / klişeleşmiş örnek: Standart hale getirilmiş imaj veya kavram. Stereotiplerin insan gruplarına atfedilmiş yan anlamları vardır. Stereotip çağrışım yaratır, genellikle insan gruplarının gerçeklerini olduğu gibi anlatan bir fikir veya bir kavram ileri sürer. Genellikle bir kişi hakkında yürütülen tahminlerin temeli ırk ve cinsiyet gibi parametrelerden oluştuğunda stereotipler ortaya çıkar. 


T

Trend: Eğilim: Genel eğilim ve yönelim. Anlık, bir kerelik olaylarla karşılaştırıldığında, olayların belirleyici akışı. Buna göre, birbiriyle ilişkili olmayan olaylar; genellikle eğilim liderlerinin geliştirdiği anlamda ekonomik, sosyal ve politik anlam taşıyabilirler. Yeni fikirlere açık olmama, sosyal miyopi ve öznellik; eğilimlerin veya paradigmaların değişiminin takibini engelleyebilmekte ve durağanlıkla sonuçlanabilmektedir.


U


V

Voluntary: Gönüllü olmak: Özgür seçimle, gönüllü olarak ve herhangi bir baskı altında kalmadan yapılan, yürütülen veya girişilen şey.


Volunteer: Gönüllü kişi: Bir kuruma gönüllü olarak katılan kimse. Birçok kâr amacı gütmeyen kuruluşun başarısı özveriyle çalışan gönüllüleri sayesindedir. Günümüzde kâr amacı gütmeyen kuruluş liderleri yeni teknolojilerden yararlanarak farklı gönüllü grupları oluşturmakta ve yönetmektedir.


W

Watchdogs: Takipçiler / İzleyiciler / Gözlemci: Genel halk adına hükümet aracılarının ve lobilerin faaliyetlerini takip eden gruplar. Bu gruplar, kendi üyelerinin kişisel çıkarlarını gözetmeden halkın iyiliği için “kamu çıkarlarını koruyan” kişiler olarak görev yapmaktadırlar.

X

Xenophobia: Yabancı düşmanlığı, korkusu.

Y

Z

Copyright © 2005-2006 Lobicilik.com
All Rights Reserved. Her Hakkı Saklıdır.