Türkçe English


Lobicilik & Uluslararası İlişkiler Sözlüğü
 

 

      A  B  C  D  E  F  G  H  I  J  K  L  M  N  O  P  R  S  T  U  V  Y  Z

  • A 
  • Açık oturum: Panel discussion.
  • Acıklama: Statement. Explanation.
  • Adalet Bakanlığı: Department of Justice.
  • Adamak: To dedicate.
  • Âdet: Custom.
  • Adını lekeleme: Defamation (libel, slander).
  • Adli: Judicial.
  • Ahlak Yasası: Code of Ethics.
  • Aktivişt: Activist. Eylemci.
  • Aleyh: Against. Opposed to.
  • Aleyhtar: Opponent.
  • Algı: Perception.
  • Algılamak: To perceive.
  • Amaç: Goal. Aim. Purpose.
  • Amerika Birleşik Devletleri: United States of America.
  • Anavatan: Motherland. Ancestral homeland.
  • Anayasa: Constitution.
  • Anket: Poll. Survey. Questionnaire.
  • Anlaşma: Agreement.
  • Anlaşmazlık: Disagreement.
  • Anlayış: Understanding.
  • Arabulucu: Negotiator. Mediator.
  • Araç: Tool. Method. Means. Resource.
  • Araştırma: Research.
  • Argüman: A cause, or case that is being defended. Argument.
  • Asılsız: Unfounded. Unproven. Unsubstantial.
  • Asimilasyon: Assimilation.
  • Avam Kamarası: House of Commons.
  • Avrupa Birliği (AB): European Union (EU).
  • Avrupa Komisyonu: European Commission.
  • Avrupa Parlamentosu: European Parliament.
  • Avukat: Lawyer.
  • Aykırı: Contrary. In violation.
  • Ayrımcılık: Discrimination.
  • Azim: Determination.
  • Azınlıklar: Minorities.
  • Azınlık lideri: Minority Leader in the House of Representatives.

  • B 
  • Bağımsız: Independent. Autonomous.
  • Bağışcı: Donator. Contributor.
  • Bağıslamak: To donate.
  • Bahane: Excuse. Pretext
  •  Bakanlar: ABD bakanlıklarının başında bulunan bakanlar.
    Örnek, Secretary of Defence.
  • Bakanlar kurulu: Cabinet.
  • Bakanlıklar: "Department of ..."
  • Barış süreci: Peace process.
  • Basın bülteni (basın duyurusu): Press release.
  • Basın dosyası: Press kit.
  • Basın toplantısı: Press conference.
  • Baskı: Pressure.
  • Baskı grubu: Pressure group.
  • Basmakalıp: Stereotype.
  • Başkan yardımcısı: Vice-President.
  • Başkent: Capital.
  • Batılı reformlar: Westernization, reforms.
  • Belediye: Municipality.
  • Belediye encümen üyesi: Councilman.
  • Belge: Document.
  • Belgeleme: Documentation.
  • Beyan: Declaration. Statement. Announcement.
  • Beyaz Saray: White House.
  • Beyin yıkama: Brainwashing.
  • Bilgi: Information. Knowledge.
  • Bilgi vermek: To inform.
  • Bilimsel çalışma: Scientific work.
  • Birey: Individual.
  • Bireysel lobiciler: Individual lobbyists.
  • Birleşmiş Milletler: United Nations.
  • Birlik: Unity.
  • Birlikte yaşamak (bir arada var olmak): Co-exist.
  • Bölge: Region.
  • Bölücülük: Separatism.
  • Bürokratik formaliteler: Bureaucracy. Red tape.
  • Bütünleşme: Integration.
  • Büyükelçi: Ambassador.
  • Büyükelçilik: Embassy.
  • Bütçe: Budget.

  • C 
  • Caydırıcı: Deterrent.
  • Cumhuriyetci: Republican.
  • Çarpıtmak: To distort.
  • Çelişki: Contradiction.
  • Çevirmen: Translator.
  • Çevre sorunları: Environmental problems.
  • Çevreleme politikası: Containment.
  • Çifte standart: Double standard.
  • Cifte vatandaşlık: Dual citizenship.
  • Çıkar: Self-interest. Benefit, or advantage to oneself.
  • Çıkar grubu: Interest group. Lobby.
  • Çıkarcı: Self-seeking. Self-seeker. Self-interested.
  • Çoğunluk: Majority.
  • Çoğunluk lideri: Majority Leader in the House of Representatives.
  • Çok kutuplu sistem/dünya: Multipolar system/world.
  • Çok taraflı kuvvet: Multilateral force.
  • Çok uluslu şirket: Multinational company.
  • Cumhuriyetciler:  Republicans.

  • D 
  • Danışman: Advisor. Consultant.
  • Danışmanlık: Consultancy.
  • Dava: A case, or argument.
  • Dayanılmaz (çekilmez): Intolerable.
  • Dayanışma: Solidarity.
  • Delegeler Kurulu (ABD): Electoral College.  
    ( Ülke genelinde 538 delege var. Her eyaletin delege sayısı nüfusuna göre değişiyor. Seçmen oyuyla Delegeler Kurulu'na göndereceği delegeleri belirliyor. Ülke genelinde 270 delege çıkaran aday Başkanlık seçimi kazanıyor. Bugüne dek dört kez, 1824, 1876, 1888, ve 2000'de, rakibinden daha az toplam oy alan aday daha çok sayıda ikinci seçmen delege çıkardığı için seçimi kazanmış sayılmış.) Daha bilgi için buraya tıklayın.
  • Delil yetersizliği: Lack of evidence.
  • Demokratlar:  Democrats.
  • Dernek: Association.
  • Destek: Support.
  • Devlet: State.
  • Devlet adamları: Officials.
  • Devlet başkanı: President.
  • Dezenformasyon: Yanıltma / Yanlış bilgilendirme.

  • Dış politika: Foreign policy.
  • Dış ilişkiler: Foreign relations.
  • Dış İlişkiler Komitesi: Foreign Relations Committee.
  • Dış ticaret: Foreign trade.
  • Dış yardım: Foreign aid.
  • Dışişleri Bakanı (ABD): Secretary of State.
  • Diplomasi: Diplomacy.
  • Direkt lobicilik: Direct lobbying.
  • Doğrulamak: To confirm. To Justify.
  • Doğruluk: Fairness.
  • Dolaylı lobicilik: Indirect lobbying.
  • Dostluk: Friendship.
  • Durum: Situation. Circumstance. Condition.
  • Duyuru: Announcement. Press release. News release.
  • Dünya görüşü: Worldview.
  • Dünya kamuoyu: World public opinion.
  • Düsmanlık: Hostility. Enmity.

  • E 
  • Egemenlik: Sovereignty.
  • Eğilim: Trend.
  • Elçilik: Embassy.
  • Engel: Obstacle.
  • Engellemek: To block, obstruct, prevent, hinder, impede.
  • Entegrasyon: Integration.
  • Eşitlik: Equality.
  • Etik: Ethics.
  • Etki: Influence.
  • Etki alanları: Spheres of influence. Areas of influence.
  • Etki grupları: Pressure groups. Lobbies.
  • Etkilemek: To influence.
  • Etnik asıllı: Ethnic origins. Örnek, İtalyan asıllı ABD vatandaşı.
  • Etnik baskı grupları: Ethnic pressure groups.
  • Etnik lobiler: Ethnic lobbies (special interest groups).
  • Etnik toplumlar: Ethnic communities.
  • Evrensel: Universal.
  • Eyalet:  State  (Her eyaletden 2 senatör vardır. Milletvekilleri eyalet nüfusuna göredir).
  • Eylem: Action. Operation.

  • F
  • Faaliyetler: Activities.
  • Fırsatçı: Opportunist.
  • Fon: Funding.
  • Fon sağlamak: Fund-raising.

  • G 
  • Gayret: Effort.
  • Gayriresmi: Unofficial. Informal.
  • Gazeteci: Journalist. Reporter.
  • Gazetecilik: Journalism.
  • Geçiş dönemi: Transition period.
  • Gelenek: Tradition.
  • Gelişme: Development.
  • Gerçekçi: Realist.
  • Gerçekçi politika: Realpolitik.
  • Gerçekçilik: Realism.
  • Gerçekleri çarpıtmak: To distort the facts.
  • Global sivil toplum: Global civil society.
  • Globalleşme: Globalization.
  • Göçmen: Immigrant. Migrant. Emigrant.
  • Gönullü kişi: Volunteer.
  • Gönüllü olmak: Voluntary.
  • Görevli: An official, or employee.
  • Görüş: Opinion. View.
  • Görüşmeler: Negotiations. Talks. Meetings.
  • Gözlemci (takipçi/izleyici): Watchdog. Observer.
    (Kamu çıkarlarını koruyanlar).
  • Güç: Power.
  • Güç dengesi: Balance of power.
  • Güç vermek: Empowerment.
  • Güçlü: Powerful.
  • Güncel gelişmeler: Current affairs.
  • Gündem: Agenda.
  • Gümrük birliği: Customs Union.
  • Güvenilir: Trustworthy. Credible.
  • Güvenilirlik: Credibility.
  • Güvenlik: Security.

  • Haber: News. Information.
  • Haberalma: Intelligence.
  • Haçlı zihniyeti: Crusade mentality.
  • Hakaret: Defamation. Slander. Libel.
  • Halk (taban/sokaktaki kişiler): Grassroots.
    (Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle).
  • Halk (kamu)diplomasisi: Public diplomacy. Public affairs.
  • Halka dayalı lobicilik: Grassroots lobbying.
  • Halka hitap etmek: Public speaking.
  • Halkla ilişkiler: Public relations (PR).
  • Haklı savaş: Just war.
  • Harcama: Expense.
  • Hareket: Movement. Action.
  • Harekete geçmek: Mobilization. To take action.
  • Hayırseverlik (hayırsever):  Charitable. Philantrophic.
  • Hedef: Target. Goal. Purpose. Objective.
  • Hegemonya: Hegemony.
  • Heyet: Delegation.
  • Hibe: Grant.
  • Hızlı intikal kuvveti: Rapid deployment force.
  • Hoşgörü: Tolerence.
  • Hoşgörüsüzlük: Intolerance. Intolerant
  • Hükümet: Government.
  • Hukuk müşaviri: Legal advisor.

  • Irk: Race.
  • Irk ayrımı: Racial discrimination. Racial segregation.
  • Irkcılık: Racism.
  • İç politika: Internal affairs. Domestic Affairs.
  • İç savaş: Civil war.
  • İddia: Allegation.
  • İddia etmek: To claim. To allege.
  • İdeoloji: Ideology.
  • İdeolojik: Ideological.
  • İftira: Defamation. Slander. Libel.
  • İhracat: Export.
  • İhtiyaçlar: Requirements. Needs.
  • İkna: Persuasion.
  • İkna etmek: To persuade. To convince.
  • İlgi çekmek: To attract attention.
  • İlişkiler: Relations.
  • İkili ilişkiler: Bilateral relations.
  • İkiyüzlülük: Hypocrisy.
  • İktidar: Power.
  • İktidar partisi: Ruling party.
  • İl (vilayet): Province.
  • İletişim: Communications.
  • İmaj: Image.
  • İmaj yaratmak: Image making.
  • İmkân: Possibility. Opportunity.
  • İmza kampanyası: Petition.
  • İnanılır: Truthful.
  • İnisiyatif: Initiative.
  • İnkar edilemez: Undeniable.
  • İnsan hakları: Human rights.
  • İnsan kaçakçılığı: Human trafficking.
  • İstismar: Exploitation.
  • İşbirliği ve dayanışma: Cooperation and solidarity.
  • İşbirliği yapmak: To cooperate.
  • İthalat: Import.
  • İttifak: Alliance.
  • İyi niyet: Good will.

  • J
  • Jeopolitik: Geopolitics.
  • Jeostrateji: Geostrategy.

     

  • K 
  • Kabine: Cabinet.
  • Kaçak göçmenler: Illegal immigrants.
  • Kampanya: Campaign.
  • Kamu: Public.
  • Kamu çıkarı: The public interest.
  • Kamu çıkarlarını koruyan grupları: Public-interest groups.
  • Kamu diplomasisi: Public diplomacy.
  • Kamu hakları: Civil rights.
  • Kamu hizmetleri: Public services.
  • Kamu politikası: Public policy.
  • Kamu yararı:  Public interest. Common interest. Public good.
  • Kamuoyu:  Public opinion.
  • Kamusal alan: Public sphere.
  • Kanıt: Evidence.
  • Kanun teklifi: Proposed law. Bill.
  • Kanunlaşma: To pass a bill.
  • Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluş: Non-profit organization.
  • Karalama: Defamation. Slander. Libel. Smear. Mudslinging. Malicious slurs.
  • Karalama kampanyası: Defamatory campaign. Smear campaign.
  • Karalama karşıtı: Anti-defamation.
  • Kararlılık: Determination.
  • Karasular: Territorial waters.
  • Karışmak: To interfere.
  • Karışmamak: Non-intervention.
  • Karıştırıcı: Agitator.
  • Karıştırmak: To confuse. Mix-up.
  • Karşı çıkmak: To oppose.
  • Karşılıklı bağımlılık: Interdependence.
  • Karşılıklı güven: Mutual trust.
  • Katılmak: To join. To participate.
  • Katkı: Contribution. Support.
  • Katkıda bulunmak: To contribute.
  • Kaynak: Source. Resource.
  • Kaynaklar: Resources.
  • Kimlik: Identity.
  • Kitle hareketi: Mass action (of people, grassroots).
  • Kitle iletişimi (kitle iletişim araçları): Mass media.
  • Kitleler: The masses.
  • Kısa vadeli: Short-term.
  • Koalisyon lobiciliği: Coalition building.
  • Kolektif: Collective.
  • Komiteler (ABD): Committees.  Daimi Komiteler; Standing Committees. Geçici Komiteler; Select Committees. Birlesik Komiteler; Joint Committees.
  • Komite oturumları/görüşmeleri: Hearings.
  • Kongre (ABD yasama organı): Congress.
  • Kongre üyeleri (kanun yapıcılar): Members of Congress. Lawmakers. Senators. Congressman. Congresswoman. Representative.
  • Konsensus: Consensus.
  • Konsolosluk: Consulate. Consulate General.
  • Konu: Subject. Issue. Topic.
  • Koordinasyon: Coordination.
  • Koşullar: Conditions. Terms. Provisions. Stipulations.
  • Kota: Quota.
  • Köktendincilik: Fundamentalism. Extremism.
  • Körfez Savaşı: Gulf War, 1991.
  • Kriter: Criterion.
  • Kulis faaliyetleri: Lobbying.
  • Kuruluş: Organization. Institution. Establishment.
  • Kuşkulu: Questionable.
  • Kültürel: Cultural.
  • Kültürel miras: Cultural heritage.
  • Küresel sivil toplum: Global civil society.
  • Küreselleşme: Globalization.

  • L
  • Laiklik: Secularism.
  • Lekeleme: Defamation. Slander. Libel.
  • Lekeleme Karşıtı: Anti-defamation.
  • Leyhine: In favour of.
  • Lobi: Lobby. Kulis faaliyeti. Kulis yapmak. Çıkar grubu. Lobi faaliyetleri ve teknikleri: Kongre üyesi veya yardımcısıyla görüşmek, komitelerde rol almak, mektup göndermek (Kongre üyelerine mektup bombardımanı), kitle iletişim araçlarına yazmak veya özel ziyaret, reklam, toplantılar düzenlemek, kampanyalar, kolektif lobicilik, halkla ilişkiler, ve kamuoyunu etkilemek ve destek almak için grassroots (mahalli düzeyde halkın lobi faaliyetlerine katılması). Ayrıca, dikkat çekmek için yürüyüşler duzenlemek, üniversite, dernek, think-tank, vb. yerlerde konferanslar vermek, panellere katılmak...
  • Lobici: Lobbyist. Kulis yapanlar. Lobi yapan bir kişi, grup, veya firma. Lobi yapan gruplar/kişiler: Avukatlar, lobi firmaları, eski milletvekilleri, koalisyon grupları, halkla ilişkiler (PR) firmalar, etnik gruplar, yabancı ticari faaliyetler, yabancı ülke tescilli lobiciler, danışmanlık hizmetleri, bireysel lobiciler, reklam ajansları, haberleşme servisleri, çeşitli konularla ilgili olan gruplar, veya bunların bir karışımı. Komite ve Kongre üyeleri için kısa belgeler, notlar, yasal analizler ve tasarılar hazırlarlar, kolay bulunmayan istatistik bilgiler sağlarlar, komite toplantılarında konuşarak, konuya aydınlık getirirler; çünkü konularında komite üyelerinden daha bilgilidirler.(1)
  • Lobicilik: Lobbying. Çok çeşitli çıkar grupları tarafından yapılan, hükümet kararlarını etkilemeye amaçlanan faaliyetlerdir.
  • Lordlar Kamarası: House of Lords.

  • M 
  • Maddi destek/yardım: Financial aid, contribution, support.
  • Masraflar: Expenditures.
  • Meclis üyesi: Lawmaker. Legislator. Member of Parliament.
  • Medya: Media.
  • Medya savunuculuğu / medyada savunuculuk (medyanın konu tutması): Media advocacy. Issue advocacy.
  • Menfaat: Interest. Benefit. Advantage. Self-interest.
  • Menfaatcı: Self-seeker. Self-interested.
  • Mesele: Problem. Question. Matter. Issue.
  • Millî çıkar/menfaat: National interest.
  • Milliyetçilik: Nationalism.
  • Modernizasyon: Moderization.
  • Motivasyon: Motivation.
  • Müdahale: Intervention.
  • Müdahale etmeme: Non-intervention.
  • Müdahalecilik: Interventionism.
  • Mülteci: Refugee.
  • Müşterek menfaatlar: Common interests.
  • Müşteri: Client.
  • Müttefik: Ally.
  • Müzakere: Negotiation. Discussion. Talks.

  • N 
  • Nefret: Hate.
  • Nüfus sayımı: Census.
  • Nüfuz: Influence. Power.

  • Nüfuz ticareti yapmak: Influence peddling.
  • Nüfuzsuz: Someone who has no influence. A person whose words carry no weight.
     

  • O
  • Onaylamak: Ratify.
  • Olay: Event.
  • Ortak çıkarlar: Common interests.
  • Ortak değerler: Common values.
  • Ortak fayda: Public interest. Common interest. Public good.
  • Oy: Vote. Ballot.
  • Oybirliği: Unanimity.
  • Oylama: Voting.
  • Önyargı: Prejudice.
  • Önyargılı davranmak. To be biased. Opinionated. Subjective. Nonobjective.
  • Özel çıkar grupları: Special interest groups. Lobbies.
  • Özelleştirme: Privatization.
  • Özerk: Autonomous.
  • Özgürlük: Freedom.

  • P
  • PAC (ABD’de seçim için etkin bir faaliyet komitesi): Political Action Committee.
  • Para: Money.
  • Para toplamak/fon sağlamak: Fund-raising.
  • Paradigma: Paradigm.
  • Parlamenter: Parliamentarian. MEP.
  • Parlamento: Parliament.
  • Pazar: Market.
  • Pazar araştırması: Marketing research.
  • Pazarlama: Marketing.
  • Piyasa: Market.
  • Politik parti: Political party.
  • Proaktif: Proactive.
  • Promosyon: Promotion.
  • Propaganda: Propaganda.
  • Psikolojik operasyon: Psychological operations. Psy-ops.
  • Psikolojik savaş: Psychological warfare.

  • R
  • Reaktif (tepkisel): Reactive.
  • Rekabet: Competition.
  • Reklam: Advertisement.
  • Reklam ajansı: Advertising agency.
  • Reklamcılık: Advertising.
  • Resmi: Official.

  • S 
  • Sanayi: Industry.
  • Sandık çıkış anketleri: Exit polls.
  • Savunma grubu/lobisi: Advocacy group.
  • Savunuculuk: Advocacy. Defense.
  • Savunucu: Advocate.
  • Senato: Senate. (ABD Senatosunda 100 senatör bulunmaktadır).
  • Savunma Bakanlığı (ABD): Department of Defense.
  • Seçim: Election.
  • Seçim bölgesi: Home-district. Constituency.
  • Seçim politikaları: Electioneering. Electoral politics.
  • Seçmen: Voter. Electorate.
  • Seferberlik: Mobilization.
  • Seçmenler: Constituents.
  • Sefir: Ambassador.
  • Serbest ticaret bölgesi: Free trade zone.
  • Silah ambargosu: Arms embargo.
  • Sivil toplum: Civil society.
  • Sivil toplum kuruluşu (sivil toplum örgütü, STK, STÖ): Non-governmental organization (NG0).
  • Siyasal eylem komiteleri: Political Action Committees (PAC).
  • Siyaset: Politics.
  • Siyasi parti: Political party.
  • Siyasi platform: Political platform.
  • Soğuk savaş: Cold War.
  • Sorumluluk: Accountability. Responsibility.
  • Soruşturma: Inquiry. Investigation.
  • Sorun: Problem. Question. Matter. Issue. Cause.
  • Sosyal hizmet: Social services. Outreach.
  • Sosyal hareketler: Social movements.
  • Sosyal sorumluluk projesi: Civil society initiative.
  • Soykırım: Genocide.
  • Sömürgecilik: Colonialism.
  • Sözde: Alleged. So-called.
  • Sözleşme: Contract. Convention.
  • Sözünü geçirmek: To influence.
  • Strateji: Strategy.
  • Suçlamak: To accuse.
  • Şartlar: Conditions.
  • Şirket: Firm. Company.
  • Şekillendirmek: To shape and affect.

  • T 
  • Taban (halk/sokaktaki kişiler): Grassroots.
    (Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle).
  • Tabandan hareketlilik: Grassroots mobilization.
  • Taktik: Tactic.
  • Tanıklık: Testimony.
  • Tanıma: Recognition.
  • Tanıtım: Publicity. Public Relations (PR). Promotion.
  • Tanıtmak: To promote, introduce, present, advertise.
  • Taraf tutma: Biased. Advocate.
  • Tarafsızlık: Neutrality. Objectivity.
  • Taraftarlık: Advocacy.
  • Tarihi gerçekleri saptırmak: To distort historical facts.
  • Tartışmalı: Controversial.
  • Tartışma: Debate.
  • Tartışmak: To debate. To discuss.
  • Tartışılabilir: Debatable. Disputable.
  • Tasarı: Bill. Proposed law.
  • Taslak örneği: Draft resolution.
  • Tavsiye: Advice. Proposal. Suggestion.
  • Teknik: Technique.
  • Temsilci: Representative.
  • Temsilciler Meclisi: House of Representatives. (ABD Temsilciler Meclisinde 435 milletvekilli bulunmaktadır).
  • Terörizmle mücadele: Combating terrorism. Fighting terrorism.
  • Tesir etmek: To influence. To impress.
  • Tesirli: Effective.
  • Tesis: Facility. Establishment. Institution.
  • Tezkere: Resolution.
  • Ticaret: Trade. Commerce.
  • Ticaret odaları: Chambers of Commerce.
  • Toplum (topluluk): Society. Community. The public.
  • Toplum adına: In the name of the public.
  • Toplumun yararına: For the public interest.
  • Toplumsal hareket: Social movement.
  • Toprak bütünlüğü: Territorial integrity.
  • Tutum: Attitude.
  • Tüketici hakları: Consumer rights.
  • Türkiye aleyhine: Anti-Turkey. Anti-Turkish.
  • Türkiye aleyhinde faaliyetler: Anti-Turkish activities.
  • Türkiye karşıtı: Anti-Turkey. Anti-Turkish.
  • Türk lobisi: Turkish lobby.
  • Türk yanlısı: Pro-Turkish.
  • Türkiye yanlısı: Pro-Turkey.
  • Türkiye'nin imajını zedelemek: To tarnish Turkey's image.

  • U 
  • Ulus: Nation.
  • Ulusal çıkar: National interest.
  • Uluslararası hukuk: International law.
  • Uluslararası ilişkiler: International relations.
  • Uluslararası kamuoyu: World public opinion.
  • Uluslararası örgütler: International organizations.
  • Uluslararası politika: International politics.
  • Uluslararası Para Fonu: International Monetary Fund (IMF).
  • Uluslararasıcılık: Internationalism.
  • Uyarı: Alert. Warning.
  • Uydurma delil: Fabricated evidence.
  • Uygulama: Application.
  • Uygulamak: To implement. To carry out.
  • Uzlaşmaz tutum: Uncompromising attitude.
  • Uzun vadeli: Long-term.
  • Uzlaşmaya varmak: To reach a compromise.
  • Uzman: Expert. Specialist.
  • Ülke çapında: Nationwide.
  • Üniter sistem: Unitary.
  • Üye:  Member.

  • Vakıf: Foundation.
  • Vatandaş: Citizen.
  • Vatandaş Grupları: Citizen’s groups
  • Vatandaşlık: Citizenship.
  • Vatandaşlık eğitimi: Civics.
  • Vatansever: Patriot.
  • Vergi: Tax.
  • Vilayet: Province.

  • Y 
  • Yabancı temsilci: Foreign representative. Foreign agent.
    (Yabancı ülke için çalışan kişilere veya firmalara “foreign agent” denilir.
  • Yabancı Temsilcilerin Tescil Yasası: Foreign Agents Registration Act (FARA).
    ABD'de yabancı ülkeler adına faaliyet gösteren ve geçimlerini bu şekilde sağlayan lobicilerin Adalet Bakanlığı'nda kayıtlı olmaları lazımdır.
  • Yabancı düşmanlığı: Xenophobia.
  • Yabancı sermaye: Foreign capital.
  • Yabancı ülke cıkarları: Interests of foreign countries.
  • Yabancı ülke lobicisi: Foreign agent.
  • Yabancı yatırım: Foreign investment.
  • Yahudi cemaati: Jewish community.
  • Yahudi soykırımı: Holocaust.
  • Yaklaşım: Approach.
  • Yandaş: Advocate.
  • Yanıltıcı: Misleading. Deceptive.
  • Yanlı: Biased. Impartial. Nonobjective. Prejudiced. Unfair.
  • Yanlış bilgi vermek: Disinformation.
    (Politik bir amaç
    için şekillendirilmis, çaba sarfedilmiş).
  • Yanlış bilgi: Misinformation.
  • Yanlış düşünce: Fallacy.
  • Yap-işlet-devret: Build-operate-transfer.
  • Yardım: Assistance. Contribution. Help. Support.
  • Yardımcı: Assistant. Aid. Staff member.
  • Yargılamak: To jugde.
  • Yasa/kanun: Law. Act. Legislation.
  • Yasa çıkarmak: Enact. To make law. Legislative process.
  • Yasadışı: Illegal.
  • Yasal: Legal. Lawful.
  • Yasal danışmanlık: Legal advice. Legal consultancy.
  • Yasama gücü: Legislative power.
  • Yatırım: Investment.
  • Yayın: Publication.
  • Yeni muhafazakârlık: Neo-conservatism.
  • Yerel: Local.
  • Yerel yönetimler: Local administrations.
  • Yetki:  Authority.
  • Yetkilendirme: Empowerment.
  • Yetkili: Authorized. Competent.
  • Yıkıcı: Destructive.
  • Yönetim: Administration.
  • Yolsuzluk: Corruption. Misuse of authority. Unlawful action. Unlawfulness.
  • Yurttaşlık bilgisi/eğitimi: Civics.
  • Yürütme yetkisi/organı: Executive power.

  • Z
  • Zararlı: Detrimental.
  • Zirve: Summit.


    *(1) Amerika Birleşik Devletleri'nde Lobi Faaliyetleri, Nisa Bayramoğlu. Dış Politika Enstitüsü. Ankara. 1985.

Copyright © 2005-2006 Lobicilik.com
All Rights Reserved. Her Hakkı Saklıdır.